Öne Çıkanlar zürih beşika engin ardıç Endonezya Brun

Dostlarım “Çanakkale Geçilmez” diye bir slogan tutturmuş gidiyorlar

Hangi Türk ordusu. Osmanlı ordusu, hiçbir zaman sadece Türklerden oluşmadı. İslam ümmetinin ordusu idi o ve içinde bütün Müslüman unsurlar vardı. Çanakkale savaşında ise işin garib tarafı başımızda bir Alman generali olan Liman Von Sanders vardı. Savaş

Dostlarım “Çanakkale Geçilmez” diye bir slogan tutturmuş gidiyorlar
Hangi Türk ordusu. Osmanlı ordusu, hiçbir zaman sadece Türklerden oluşmadı. İslam ümmetinin ordusu idi o ve içinde bütün Müslüman unsurlar vardı. Çanakkale savaşında ise işin garib tarafı başımızda bir Alman generali olan Liman Von Sanders vardı. Savaş, İttihat Terakki cuntasının ihaneti sonucu, Braslav ve Goben gemilerindeki askerlere fes, gemi gönderine Osmanlı bayrağı asarak bizim adımıza Almanların Rusya’ya saldırması ile başladı. Yani savaşı başlatan taraf biz olmuş olduk. Bir oyunla saldırgan ülke konumuna düşürüldük. Osmanlı’nın “Türklük ve vatan müdafası” diye bir derdi yoktu. “Cihad-ı fillah oluptur niyyetüm” derlerdi. Namık Kemal, “Vatan yahud Silistre” kitabını yazınca, Vatan dediği için hapse atılmıştı. 1900’lerin başında Osmanlı’da Türkleşme, İslamlaşma, Muasırlaşma tartışmaları başlamıştı bir yandan. Bir yandan da Mehmet Akif milliyetçiliğe, ırkçılığa karşı çıkan şiirler yazıyordu: “Hani milliyetin İslâm idi. Kavmiyet de ne! Sımsıkı sarılıp dursaydın a milliyetine. ‘Arnavutluk’ ne demek, var mı şeriatta yeri? Küfr olur başka değil, kavmini sürmek ileri. Arabın Türke, Lazın Çerkese yahut Kürd’e; Acem’in Çinli’ye rüchanı mı varmış? Nerde. Müslümanlıkta anasır mı olurmuş? Ne gezer! Fikr-i Kavmiyeti tel’in ediyor Peygamber. En büyük düşmanıdır ruh-ı nebi tefrikanın. Adı batsın onu İslâma sokan kaltabanın!” Hangi Türklük Davası. İstiklal Marşı’nın şairi Arnavut ya hu. Tek bir Millet vardı, o da İslam milletiydi. Yeryüzü bize mescid kılınmıştı. Allah’ın arzından bir parçasını diğer insanlardan koparıp almak ya da kendini bir toprak parçasına hapsetmek. Arz Allah’ındı. Ve biz O’nun halifesi idik. Ulaşabildiğimiz her yerde O’nun rızasının gereğini yerine getirecektik. Çünki yeryüzü bize mescid kılınmıştı. Bakmayın daha sonra “Hubbul vatan, minel iman” diye “milliyetçi bir din algısı”nın geliştirilmesine. Asıl sormak istediğim soru şu: Türk ordusu Türklerden oluşmuyordu da, İngiliz ordusu İngilizlerden, Fransız ordusu Fransızlardan mı oluşuyordu? Mehmet Akif ilk başlarda İttihat Terakkici idi. “Çanakkale savaşı”nı anlatırken “Kimi Hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela” der. Oysa Osmanlı aydını da kandırılmıştı, Mısırlı, Hindistanlı, Senagalli Müslümanlar da. İngilizler, Müslümanları Hindistan’dan ayrılmaya kandırıp ikna etmemiş, Pakistan ve Bengaldeş kurulmamıştı o zaman. Avustralya ve Yeni Zellanda’daki İngilizler sağlam bir plan yapmışlardı. Hindistan ve Mısır’da Cuma namazından sonra halka beyanname dağıtacaklar ve “Hilafet merkezi Almanlar tarafından işgal edildi. İngiltere halifeyi kurtarmak için seferberlik düzenledi” diye gönüllü toplayacaklardı. İngiliz gemilerinde gelenler Müslüman gönüllülerdi aslında. Fransızlar da Senagal’de aynı kirli yalanı uydurdular. Oradan gelenler de Senagalli Müslümanlardı. Şimdi Anzak ayinlerinin yapıldığı topraklarda bizi bize kırdırdılar. Şafak ayinleri kirli ve kanlı bir oyunun üzerine, gerçekleri gizlemek için örtülen kutsal bir örtü sadece! Oysa orası bir hilal uğruna nice güneşlerin battığı yerdir. Orada şafak ayini, değil, gece namazı kılmak gerekir. Ah İngiliz ah! Hem “halifeyi kurtaracağım” diyeceksin, hem halifeyi Selanik’e Alatini efendinin evine süreceksin. Hindistanlı Müslümanlardan para toplatıp, onu yandaşlarına peşkeş çekeceksin. O parayla İş Bankası’nı kurduracaksın, Osmanlı Bankası’nda işler çevireceksin. Lozan’ı tezgahlayacaksın. Bir yandan Arap düşmanı Türk milliyetçiliği örgütlerken, öte yandan, Türk düşmanı Arap milliyetçiliğini fonlayacaksın. Kudüs’ü Yahudilere satarak, Müslümanlara yeni bir halife yutturmaya çalışacaksın. Bir yandan da laik bir Türkiye icad etmek için onları batılılaştıracaksın. İslam coğrafyasını 40 parçaya böleceksin. Churchill, “Bir damla kan, bir damla petrol” diyordu da, gerçekten bütün bunlar petrol için mi idi, yoksa Müslümanlara duyulan kin ve nefretten mi kaynaklanıyordu? Dostlarım “Çanakkale Geçilmez” diye bir slogan tutturmuş gidiyorlar. Öyle ya “Bedr’in arslanları ancak o kadar şanlı idi” değil mi? Ben onları anlıyorum. Onlar da beni anlıyorlardır umarım. Bir deli de lazım ocakta diye düşünüyordurlar belki de. Ben ocak delisi bir gezici vaiz olarak yoluma devam edeyim. Birileri Çanakkale geçilmez diye, çizgi filmler yapsın, kitaplar yayınlasın, konferanslar versin, geziler düzenlesin. Bırakın ben Çanakkale geçildi diyeyim. O savaşa katılan kahramanca savaşan tüm Müslüman kardeşlerime Allah’tan rahmet diliyorum. Öte yandan Almanların gemisinde bizim Osmanlı, İngiliz gemisinde Arap ve Hintli, Fransız gemisindeki Senagalli kardeşlerimin acısı yüreğimi dağlıyor. 3 yıl 2 ayda bir imparatorluk tasfiye edildi, sonunda teslim olduk ya hu! Mondros mütarekesi imzalandı. 3 cephede birden çöktük, Allahuekber dağlarında, Filistin cephesinde ve sonunda Çanakkale’de. 3 yıl 2 ayda bizEtibank’ı tasfiye edemedik ya hu! Çanakkale geçilmezmiş! Sahi şu fethin dışında kutlanan İstanbul’un kurtuluş hikayesi nedir? İngilizler iyi düşünmüşler, bir de yenilen bir millete zafer armağan etmediler mi! Ama isteyen kaybettiği bir savaşın belli cephelerdeki mevzi kazanımları ile övünmeye ve zaferini coşkuyla kutlamaya devam edebilir. Selâm ve dua ile. (Abdurrahman Dilipak, Yeni Akit, 2011-10-20)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.