Yıl 1890... Daily News Gazetesi muhabiri Fitzgerald, İstanbul’a geliyor. Ermenileri ayaklandırıp Osmanlı Devleti’nden koparmak isteyen Ermeni liderlerinden Mihran Damadyan’la görüşüyor. “İngiliz gazetecisinin bir Ermeni önderiyle görüşmesinde ne gibi bir gariplik olabilir”diyeceksiniz, ama kazın ayağı öyle değil... Kendisine gazeteci süsü veren Fitzgerald, aslında dönemin İngiltere Başbakanı Gladstone’un Ortadoğu danışmanıdır.
Mihran’a öyle tavsiyelerde bulunuyor ki, bunların uzun uzun düşünülüp plânlanmış olduğunu hemen anlıyorsunuz (İngiliz hükümeti tarafından). Mihran, Fitzgerald’ın kendisine şöyle dediğini naklediyor: “Ermeniler Osmanlı topraklarında dağınık yaşadıklarından etkili bir isyan çıkaramazlar. Çıkarsalar bile Batılı devletler bunu duyana kadar bastırılır... Kanınızı boşuna dökmüş olursunuz. Eylemlerinizi İstanbul’a (Başkent) yoğunlaştırın.
Kargaşa çıkarın, Payitahtın asayişini bozun. Böyle yaparsanız hem Avrupalı devletlerin dikkatini çekersiniz, hem de (Padişah’a muhalif olan) Müslümanlardan müttefikler kazanırsınız. Zira Sultan Abdülhamid’in idaresinden hoşnut olmayan Müslümanlar var. Onlardan da yardım görürsünüz yahut onların dahi teşebbüsleri bilahare size faydalı olur. “Davanızın esasını ırkçılığa oturtmayın, hürriyet talebi üzerine oturtun ki, taraftarlarınız artsın. Islahat, adalet ve meşrutiyet isteyin. Bu amaçla hem Başkent İstanbul’da karışıklık çıkarın, hem de Sultan Abdülhamid’in idaresinden hoşnut olmadığınızı söyleyin. “Mesela bir taraftan İstanbul’un muhtelif semtlerinde bir günde yahut birbirini müteakip günlerde büyük yangınlar çıkarın-ki bu pek kolaydır-diğer taraftan da Galata’dan Beyoğlu’na kadar nerede Osmanlı tuğrası varsa, hepsini kırıp parçalayın.” (Damadyan, 2009: 89). Bu öğütlerden sonra Ermeni terörü tüm İstanbul’u kuşatıyor. 27 Temmuz 1890’da tertipledikleri“Kumkapı Gösterisi”nde polisle çatışıyorlar... Çok sayıda terörist ve polis ölüyor...
Başka bir zaman diliminde Osmanlı Bankası Merkez Şubesi’ni basıp işgal ediyorlar... Bu işgal İstanbul’da Ermeniler ve Müslümanlar arasında çatışmalara yol açıyor. İstanbul yine karışıyor. Derken şehrin muhtelif bölgelerinde büyük yangınlar çıkarıyorlar... Bombalar patlatıyorlar... Osmanlı Başkentinin asayişini tarumar ediyorlar, huzur güven kalmıyor. Bir taraftan da Ermeni çeteleri, Rusya ve İran sınırından Osmanlı topraklarına, Kafkas sınırından da Doğu Anadolu’ya silah taşıyarak propagandistlerin kışkırttığı Ermeni köylülerine dağıtıyorlar (1894 yılının Haziran ayında Bakü’den Van’a getirilen buğday çuvalları içerisinde barut, Erzurum’da pirinç çuvalları içerisinde mermiler yakalandı). Zaman içinde kiliseler silah deposuna dönüşüyor. Dağlar Ermeni teröristlerin eğitim alanı oluyor. Ankara’da patlayan canlı bombalar, aklıma bunları getirdi. Ölenlere Allah’tan rahmet, kalanlara şifa, yakınlarına ve Türkiye’ye sabır ve metanet diliyorum.
Yavuz Bahadıroğlu/Yeni akit.15 Ekim.2015
Mihran’a öyle tavsiyelerde bulunuyor ki, bunların uzun uzun düşünülüp plânlanmış olduğunu hemen anlıyorsunuz (İngiliz hükümeti tarafından). Mihran, Fitzgerald’ın kendisine şöyle dediğini naklediyor: “Ermeniler Osmanlı topraklarında dağınık yaşadıklarından etkili bir isyan çıkaramazlar. Çıkarsalar bile Batılı devletler bunu duyana kadar bastırılır... Kanınızı boşuna dökmüş olursunuz. Eylemlerinizi İstanbul’a (Başkent) yoğunlaştırın.
Kargaşa çıkarın, Payitahtın asayişini bozun. Böyle yaparsanız hem Avrupalı devletlerin dikkatini çekersiniz, hem de (Padişah’a muhalif olan) Müslümanlardan müttefikler kazanırsınız. Zira Sultan Abdülhamid’in idaresinden hoşnut olmayan Müslümanlar var. Onlardan da yardım görürsünüz yahut onların dahi teşebbüsleri bilahare size faydalı olur. “Davanızın esasını ırkçılığa oturtmayın, hürriyet talebi üzerine oturtun ki, taraftarlarınız artsın. Islahat, adalet ve meşrutiyet isteyin. Bu amaçla hem Başkent İstanbul’da karışıklık çıkarın, hem de Sultan Abdülhamid’in idaresinden hoşnut olmadığınızı söyleyin. “Mesela bir taraftan İstanbul’un muhtelif semtlerinde bir günde yahut birbirini müteakip günlerde büyük yangınlar çıkarın-ki bu pek kolaydır-diğer taraftan da Galata’dan Beyoğlu’na kadar nerede Osmanlı tuğrası varsa, hepsini kırıp parçalayın.” (Damadyan, 2009: 89). Bu öğütlerden sonra Ermeni terörü tüm İstanbul’u kuşatıyor. 27 Temmuz 1890’da tertipledikleri“Kumkapı Gösterisi”nde polisle çatışıyorlar... Çok sayıda terörist ve polis ölüyor...
Başka bir zaman diliminde Osmanlı Bankası Merkez Şubesi’ni basıp işgal ediyorlar... Bu işgal İstanbul’da Ermeniler ve Müslümanlar arasında çatışmalara yol açıyor. İstanbul yine karışıyor. Derken şehrin muhtelif bölgelerinde büyük yangınlar çıkarıyorlar... Bombalar patlatıyorlar... Osmanlı Başkentinin asayişini tarumar ediyorlar, huzur güven kalmıyor. Bir taraftan da Ermeni çeteleri, Rusya ve İran sınırından Osmanlı topraklarına, Kafkas sınırından da Doğu Anadolu’ya silah taşıyarak propagandistlerin kışkırttığı Ermeni köylülerine dağıtıyorlar (1894 yılının Haziran ayında Bakü’den Van’a getirilen buğday çuvalları içerisinde barut, Erzurum’da pirinç çuvalları içerisinde mermiler yakalandı). Zaman içinde kiliseler silah deposuna dönüşüyor. Dağlar Ermeni teröristlerin eğitim alanı oluyor. Ankara’da patlayan canlı bombalar, aklıma bunları getirdi. Ölenlere Allah’tan rahmet, kalanlara şifa, yakınlarına ve Türkiye’ye sabır ve metanet diliyorum.
Yavuz Bahadıroğlu/Yeni akit.15 Ekim.2015
Yureginize ilminize saglik Allah razı olsun