Amerika, Rusya, Suriye, DAİŞ, PKK, PYD ve sair unsurlar tarafından kuşatıldığımız günlerdeyiz…
Hata yapma lüksümüz yok: Zira hatalı her politika sadece kendi dönemini değil, geleceği de etkiler.
Ege Adaları olayında olduğu gibi…
Hatırlayanımız yok, ama 15 Şubat (1947) Rodos ve Ege’deki adaların Yunanistan’a “hibe” edildiği tarihtir. Bu “hibe”nin başlangıç noktası da bazılarının “zafer” çığlıkları atarak andığı Lozan görüşmeleridir.
Hemen belirteyim ki, Lozan görüşmeleri başladığında (20 Kasım 1922), Oniki Ada, uluslararası hukuka göre, İtalyan işgali altında bir Türk toprağıydı.
Gerçi İtalya, adaları Türkiye’ye iade etmeyi yazılı olarak taahhüt etmişti; ancak, bu taahhüdünü yerine getirmemişti. İki taraf da beklemedeydi.
Lozan görüşmelerine gidilmesinden önce, Mustafa Kemal (Atatürk), İsmet Paşa (İnönü) Başkanlığında Lozan’a gidecek heyete verilecek talimatı TBMM’de tartışmış ve önemli gördüğü hususları 12 madde halinde heyete bildirmişti. Bu maddelerden birinde, Türkiye sahillerine yakın olan adaların, güvenlik açısından, Türkiye’ye bırakılmasının sağlanması vurgulanıyordu. Maddede tek tek ada ismi belirtilmiyor, ama Türkiye’de kalması gereken adaların başında Oniki Ada’nın geldiğini herkes biliyordu.
Türk görüşmeciler de, Lozan’da bunu savundular: Anadolu kıyılarına yakın küçük adalarla İmzor, Bozcaada ve Semadirek Adası’nın Türkiye’ye bağlanmasını, ayrıca da, işgal altındaki diğer adaların asker ve silahtan arındırılmasını istediler. Böylece, Türk tezi, Anadolu’nun güvenliği açısından adaların “silah ve askerden arındırılması” esasına oturtulmuş oluyordu. Yani Türkiye, hukuken kendisine ait olan Oniki Ada ile diğer bazı adaların kesin surette kendisine verilmesi konusunda çok fazla ısrarcı olmuyordu.
Ayrıca, Lozan’a giden delege ve danışmanlar, özellikle Oniki Ada konusunda çok hazırlıklı değillerdi. O kadar ki, Ege Adaları sorunu komisyonlarda görüşülürken, Ege Adaları’nın en önemlilerinden biri olan Limni Adası unutulmuş, danışmanların hazırladığı rapora konmamıştı…
Bu durum, milli çıkarlarımız açısından anlaşılabilir bir durum değildir. Bu olay üzerine Lord Curzon, komisyonda Ankara Heyeti’ne alaycı imalarda bulunmuştur.
Ankara Heyeti’nde yer alan delegelerin çoğu diplomasi acemisiydi. İstanbul Heyeti de dışlandığı için, pazarlık gücü iyice zayıflamıştı. Bundan İngilizler yararlandı.
Bazı delegeler ise konunun önemini kavrayamamıştı. Bunlardan biri de Lozan’da “ikinci adam” konumunda bulunan Dr. Rıza Nur’du. Almanya’da basılan hatıralarında, Oniki Ada ile ilgili düşüncelerini şöyle açıklıyor:
“Bunların bir kısmı Yunanlıların, bir kısmı da İtalyanların elinde… Ahali ekseriyetle Rum… Türkiye’de onları ne almak, ne de sonra muhafaza etmek kuvveti var. Deniz aşırı muhafazalar büyük masraflar ister. Yalnız Çanakkale Boğazı’nın ağzını tıkayan bir iki adayı almalıyız ve alabilirsek kâr. Öbür tarafı uğraşmaya değmez. Yunan veya İtalya, kimin elinde olursa olsun… Bizde olmayınca kimde olursa olsun. İkisi de bize tecavüz edecek mahiyette... Sade buraları gayri askeri yapabilirsek (askerden arındırabilirsek) yeter…
“Bize ‘Meis Adası sahilimize pek yakın olduğundan verilmesini’ Rauf (Orbay), hükümet namına ısrarla yazdı. Fakat bu ufak kayalık yer neye yarayacak?”
Lozan Heyeti’nde yer alanların çoğu, Oniki Ada’nın önemini kavrayamazken, ondan yıllar önce, Trablusgarp Savaşı çıkıp, İtalyanlar Oniki Ada’yı işgal ettiğinde, devrin sadrazamı Said Paşa, adaların önemini şu cümlelerle vurgulamıştı:
“Adaların ehemmiyeti çok fazladır. Binaenaleyh adaların kurtarılmasına çalışmalı. Hatıra gelecek şeyler vücuda gelecek olursa yalnız İstanbul değil, Anadolu sahilleri de tehlikeye girer. Önceden de söylediğim gibi bu adalar İstanbul ve Anadolu’nun karakollarıdır.”
Sonuçta, Lozan’da Oniki Ada İtalya’ya bırakıldı. Antlaşmanın 15. maddesine göre Türkiye bu adalar üzerindeki her türlü hak ve hukukundan İtalya lehine tamamen feragat etti.
Sonra ne mi oldu?Yarın konuşalım inşallah.
Yavuz Bahadıroğlu,15 Şubat 2016
Ah Oniki Ada!
16 Şubat 2016 Salı 06:44
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.