Öne Çıkanlar seçimler MI5 fatih sultan mehmed paralel yapı Vedat UŞAKLIGİL

Bazı camiler CHP teşkilat binası olarak kullanıldı

Bazı camiler CHP teşkilat binası olarak kullanıldıTürkiye devleti ve toplumu, yakın geçmişiyle yüzleşmeye devam ediyor. Bu yüzleşmeye Tek Parti iktidarının dini sembollere karşı yürüttüğü sistematik politikalar da dahil. Başbakan Erdoğan ile CHP Genel

Bazı camiler CHP teşkilat binası olarak kullanıldı
Bazı camiler CHP teşkilat binası olarak kullanıldıTürkiye devleti ve toplumu, yakın geçmişiyle yüzleşmeye devam ediyor. Bu yüzleşmeye Tek Parti iktidarının dini sembollere karşı yürüttüğü sistematik politikalar da dahil. Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında süren “Tek Parti dönemi CHP ve camiler” tartışması, her ne kadar siyasetçiler arasında polemik konusu olarak yürüse de asıl olarak tarihçilerin alanı ve son sözü söyleyecek olanlar da onlar ve elbette belgeler. Biz de öyle yaptık ve tarihçi Mustafa Armağan ile Cumhuriyetin o ilk on yıllarında nasıl bir sekülerleşme projesinin hayata geçirildiğini örnekler ve belgeler üzerinden konuştuk. Yayınlanmış çok sayıda tarih kitabı bulunan Armağan, aylık olarak çıkmaya başlayan Derin Tarih dergisinin de genel yayın yönetmeni. Başbakan Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu arasında süregelen bir tartışma var malumunuz. Yakın dönem üzerine de çalışan bir tarihçi olarak söyler misiniz, CHP’nin Tek Parti iktidarı döneminde özel bir cami politikası var mıydı? Ya da dinle, dinin görünürlük alanlarıyla ilgili nasıl bir politikası/sorunu vardı CHP’nin? Bütün tartışmanın ağırlığını camilerin ahır yapılmasına raptiyelemek yanlış olur. Çünkü bu, sekülarizasyon projesinin bir parçasıydı. Sekülarizasyon, Avrupa’da iki manada kullanılır: 1) Dini bakışın dünyevi bakışa transferi. Buna laiklik ya da laikleşme de diyebiliriz. 2) Dini temsil eden kurumun sahip olduğu mülklerin, devlete, kamuya transferi. Bu, Fransa’da, İngiltere’de vs. 18.-19. yüzyıllarda gerçekleşti. Kilisenin elinden büyük mülkler alındı veya alınması için mücadele verildi. Napolyon bile o mücadelenin bir parçası olmuştur. Türkiye’de de 1920’lerin ortalarından itibaren her iki anlamda sekülarizasyon süreci başladı. Yani dinin dünyevi bir alana çekilmesi, dini efsununun kaybedilmesi yanında dini temsil eden cemaatlerin elinden kontrol ettikleri mülklerin, maddi imkânların alınması süreci yaşandı. Dini temsil eden kurum burada cami; cemaat veya vakıfların ellerindeki mülklerin devlete aktarılması ya da dünyevi aktörlere transferi (satılması) sözkonusu. CAMİ PARASI ANKARASPOR’A Bu da vakıflara el konularak yapılıyor? 1930’lu, 40’lı yıllarda gazetelerde çıkan Vakıflarla ilgili haberlerde bunu görebiliyoruz. Mesela 1934’te Cumhuriyet’te çıkan bir haberde şu camileri, mescitleri sattık, gelen paralarla okul yaptık, Ankaraspor kulübüne yardımda bulunduk, meşhur Cumhuriyet balolarının yapıldığı Ankara Palas’ı inşa ettik, tramvay şirketine katkıda bulunduk… deniliyor. Vakıflar Genel Müdürü yapıyor açıklamayı. Hadi camileri sattınız, peki satılan camilerin parasından Ankaraspor kulübüne pay ayrılmasını nasıl açıklayacaksınız? Sporun, eğlencenin gelişmesi için paraya ihtiyaç vardı, onun için sattık mı diyeceksiniz? Anlaşılıyor ki, dünyevi alandaki yapılacak reformların bir kısmının finansmanı

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.