1 Ocak’ta 10. kolordu kumandanı Hafız Hakkı Bey, “Bitti paşam; ordumuzun kısm-ı küllîsi mahvoldu” itirafında bulundu. 5 Ocak’ta herşey bitmişti. Enver Paşa, Hakkı Bey’i paşa yaparak ordunun kumandasını kendisine bırakıp firara geçti. Bindiği kızak, yolda bir Rus karakol birliğine rastladı; ama Ruslar kendisini tanımadılar. Böylece esaretten kurtuldu. 4 Ocak’ta Hakkı Paşa geri çekilme emrini verdi. Sarıkamış macerası böylece trajik bir şekilde bitti.
Ruslara Doğu Anadolu’nun kapısını bu hadise açtı. 13 Ocak’ta Hasankale; 17 Şubat’ta Erzurum; 3 Mart’ta Bitlis ve Muş; 18 Mart’ta Mamahatun (Tercan); 18 Nisan’da Trabzon; 6 Mayıs’ta Van; 15 Temmuzda Bayburt; 20 Temmuz’da Gümüşhane ve 24 Temmuz’da da Erzincan düştü. Bu satırların yazarının üç büyük dayısı, Hafız Hıfzı, Aziz ve Hamdi Efendiler, ilmiye sınıfından oldukları için askerden muaf bulundukları halde, Kafkas cephesinde peş peşe şehid düşmüşlerdir.
Sarıkamış hezimeti üzerine, Ruslara müzaheret eder bahanesiyle Anadolu Ermenileri Nisan ayından itibaren Suriye’ye tehcir edilmiş; ardından işgal edilen Doğu Anadolu halkı iç kısımlara hicrete mecbur olarak büyük felaketler yaşanmıştır. Fâcia, dağlarda donan, vurulan veya tifüsten ölen binlerce Mehmetçik ile mahdut kalmamıştır. Yerli nüfusun binlercesi bu vesileyle telef olmuştur.
Bu facianın bir benzeri Sina cephesinde yaşanmıştır. Zeki Paşa’nın tavsiyesini dinlemeyerek 185 bin kişilik İngiliz ordusuna karşı 25 bin kişiyle Süveyş Kanalı’na taarruz emri veren Cemal Paşa, ağır bir hezimete uğramış; gözlüksüz askerler kum fırtınalarında kör olmuş; 3000 asker şehid ve sağ kalan askerin çoğu İngilizlere esir düşmüştür.
Bu arada sağ salim İstanbul’a ulaşan ve ailesine kavuşan Enver Paşa, Circle d’Orient’da verilen bir ziyafete katıldı. Ordumuzun Sarıkamış’ta kazandığı zafer sebebiyle kutlamalar yapılmasını emretti. Kaybedilen askerlerden bahseden ordu ikmal dairesi müdürü Behiç Bey’e “Zaten bir gün ölmeyecekler miydi?” buyurdu. Enver Paşa, Saffet [Arıkan] Bey’e de, “Zaten açlıktan öleceklerdi. Hiç değilse cephede düşman da öldürerek öldüler” demiştir. Nitekim esir alınan bir Rus albay, cepheye götürülen üstsüz başsız zavallı Türk askerleri görünce “Yahu bunları soğuktan ölmeye götürüyorsunuz” diye acımaktan kendisini alamamıştı. (F.Rıfkı, Çankaya, 85)
Hezimet ve kayıplardan bahsedilmesi yasaklandı. Hükümet taraftarı Tanin dışında hemen bütün gazeteler kapatılmıştı. İstanbul halkı bu felâketten çok sonra haberdar olabildi. Ordunun mahvolduğu 2 Ocak’taki İstanbul gazeteleri “Kaçan düşmanın kovalandığını ve yüzlerce esir alındığını” yazıyordu. Hakkı Paşa’nın ricat emrini verdiğinin ertesi günü 5 Ocak gazetesinin manşetinde “Zafer!” vardı.----