“Diriliş-Ertuğrul” isimli dizi, TRT 1’de yayınlanmaya başlandığı günden beri,Ertuğrul Gazi ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşu hakkında gelen soruların haddi hesabı yok...
Tabii bu arada Kayı Boyu hakkında bazı ayrıntılar da isteniyor. Ne var ki, bir köşe yazısının dar kalıplarına bu konuyu hapsetmek mümkün değil. Teferruat isteyenleri,Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Boyu’nun Orta Asya’dan Söğüt-Domaniç aralığına göçünü anlatan ve Kültür Bakanlığı tarafından da yayınlanan “Merhaba Söğüt”(Nesil Yayınları) isimli kitabımıza havale edip, konuya kısaca değinelim...
Ancak dizi hakkında birkaç söz etmek de gerekiyor...
Kıyafetlerde, zaman uyumunda, geleneklerde ve kronolojide bazı hatalar göze çarpsa da, genel olarak zararsız...
“Muhteşem Yüzyıl”la kıyaslanamayacak kadar da gerçeğe yakın. En azından, hayat tarzı olarak, olduklarından farklı, hatta olduklarının zıddı bir görüntü verilmeye çalışılmamış. Mümkün mertebe “gerçekçi” olmasına özen gösterilmiş, ama o döneme ait o kadar az bilgi ve belge var ki, ne “budur” diyebiliyorsunuz, ne “bu değil”...
Sadece Osmanlı’nın sonraki tarihlerde sergilediği yaşama biçimiyle kıyaslayabiliyorsunuz: Sonraki hayatlarının ölçeğinde geçmişlerini tahmine çalışıyorsunuz.
Döneme ilişkin bazı hataları bir yana bırakırsak, “Diriliş-Ertuğrul” dizisi doğru mesaj ve çekim açısından şimdiye kadar yapılanların ötesine geçtiğini söyleyebiliriz.
Gelelim Osmanlı Devleti’nin kuruluş aşamasına...
Müneccimbaşı (“falcı-büyücü” anlamında değil, astronom, yani “gökbilimci” anlamındadır) Ahmed Dede Efendi, Osmanlı Devleti’ni kuranları şöyle anlatıyor:
“Bil ki, bu devleti kuranlar, tarihin en haşmetli ve en büyük hükümdarlarıdır. Çok hayır yaparlar, çok ihsanda bulunurlar. Dâimâ adâletle hükmetmişler, kılıçlarının hakkı, mızraklarının meyvesi olarak bu devleti kurmuşlar ve büyütmüşlerdir.”
Fransız tarihçi Fernand Grenard ise Osmanlı Devleti’nin kuruluş safhasını,“İnsanlık tarihinin en hayrete değer ve en büyük olaylarından biri” olarak görmek gerektiğini belirtiyor.
Bu oluşun temellerini atan isim, Osman Gazi’nin babası Ertuğrul Gazi’dir (çok net olmamakla birlikte, Ertuğrul Gazi’nin babası Gündüz Alp, Gündüz Alp’in babası ise Kaya Alp’tır. Bunlar Kayı Han aşiretinin beyleridir).
Kendisi Osmanlı padişahları arasında sayılmamakla birlikte, Ertuğrul Gazi, Kayı Aşireti’nin Anadolu’ya yerleşmesi ve kökleşmesinde çok önemli bir rol üstlenmiştir ve neslinden gelen padişahlar hem duruşları, hem de icraatlarıyla onun arkasından gitmişlerdir...
O, devlet fikrinin babasıdır. Bu açıdan “Osmanlı padişahlarının hocaları” arasında sayılmaya hak kazanmıştır.
Ertuğrul Gazi’nin kesin doğum tarihi bilinmiyor. Ama 1191’de dünyaya geldiği genellikle kabul ediliyor. Annesi, gencecik evlâdını bayrağa sarılı tabutundan alıp toprağa verdikten sonra “Vatan sağolsun” diyebilen Anadolu anneliğinin ilk örneklerinden biri Hayme Ana’dır (Domaniç’in Çarşamba Köyü’ndeki türbesinde ebediyeti yaşıyor).
Hayme Ana devlet evinin direğidir. Kardeşleriyle ihtilâfa düştüğünde Ertuğrul oğlunu desteklemiş, büyük ihtimalle yüreğini geri dönüşlere değil, Peygamber müjdesine kilitlemesini ve bir Peygamber vediası olan Bizans’ı fethetme gayesiyle Batı’ya yürümesini o öğütlemiştir (Hayme Ana, tıpkı Yunus Emre gibi Anadolu’nun paylaşamadığı bir “değer”dir ve yine Yunus gibi Anadolu’nun bazı yerlerinde [meselâ Haymana’da] mekem-mezarı vardır.
Aynı zamanda, Osmanlı tarihinde, kendisine müstakil türbe yapılan ilk “kadın önder”dir ve türbesi Sultan II. Abdülhamid tarafından yapılmıştır. Yavuz Bahadıroğlu/YeniAkit 2 Aralık 2015