Hüseyin Başbilen diye bir mühendisimiz vardı. F-16 uçaklarının yazılımı ve tank projesi üzerinde çalışıyordu. Boğazı ve bilekleri kesilmiş olarak aracında bulundu.
Onunla aynı yerde çalışan Halim Ünal da kafasına isabet eden tek kurşunla öldü. Bu ölümler boşuna değildi..
Yerli ve Milli projelerde çalışırsan, buna yol verirsen, tam bağımsızlıktan bahsedersen bu ülkede adamı ya yargılarlar ya da öldürürlerdi.
Nice Yerli ve Milli Projemiz yıllarca rafa kaldırılmış, CIA'nın verdiği oksijenle doldurulan bürokrasi koridorlarımızda buharlaştırılmıştı. Sonuca gitmek üzere olan çok az sayıdaki proje adamımız da ortadan kaldırılmıştı.
Hatta Isparta'da mühendislerimizi taşıyan uçağımız bile düşürülmüştü.
Kaza diye geçiştirilerek üzerleri kapatılmıştı. Çünkü Türkiye "Aman Batı ne der" diye bağıran korkaklar tarafından yönetiliyor, bakanlıklarımızın koridorlarında borç aldığımız IMF memurları bu ülkenin bakanlarını herkesin gözü önünde bağırarak azarlıyordu.
Yerli ve Milli hamleler ancak ve ancak "Kefenimizi giydik" diyen cesur yöneticilerle yapılabilirdi.
İşte Türkiye son yıllarda bu alanda muazzam bir seferberlik başlatarak ölüm tehdidinde bulunan Batı'nın katillerine adeta meydan okudu.
Türkiye'yi SİHA ve insansız savaş uçağı üretimi ile uçuran Selçuk Bayraktar'ın "Tehditler aldık ama boyun eğmedik" sözleri boşuna değildi..
Dışarıdan tehditlerin yanında içeriden de vardı. "Batı ile iyi geçinmeliyiz" diye bağıran muhalefetin önde gelen isimleri bile Selçuk Bayraktar'ı yargılamaktan bahsediyordu. "Hapse atacağız" diyordu.
Batı aşkına tek bir çivi bile çakılmayan Eski Türkiye özlemlerini haykıranlardan geliyordu bu tehdit. Eski Türkiye'de işlerin nasıl döndüğü malumdu.
CIA ve Pentagon "Siz domates, biber, patlıcan üretin" diyor, "Emredersiniz" diyerek hazırola geçiyordu bu ittihatçı kafalar. Enerji bakanımız Fatih Dönmez de özellikle doğalgaz aramalarında Türkiye'yle çalışan yabancı personelin baskı gördüğünü söylüyordu.--