PKK kurşunu ile şehit olan kardeşiniz Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenazesinde, şimdiye kadar alışık olduğumuz, acısını içine atan, vakur ve kararlı asker kardeş profilinden farklı bir görüntü sergilediniz. Şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın tabutuna kapanarak önce “Alim Alim!” diye haykırıp sonra şu sözleri sarf ettiniz:
“Dünyaya doymadı. Bunun katili kim? Bunun sebebi kim? Düne kadar çözüm diyenler neden şimdi sonuna kadar savaş diyor. Kendileri gitsin savaşsın...”
Ana baba kadar hissetmese de kardeşini kaybedenlerin acısını anlarım.
Yaşınız kaç bilmiyorum Yarbay Mehmet Alkan.
Bildiğim, okuduğunuz askerî okullardan mezun olurken aşağıdaki yemini ettiğiniz. Hatırlatayım:
Milletime ve cumhuriyetime
Doğruluk ve muhabbetle hizmet,
Kanunlara ve nizamlara ve amirlerime
İtaat edeceğime ve askerliğin namusunu,
Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip
İcabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda
Seve seve hayatımı feda eyleyeceğime
Namusum üzerine and içerim.
Bu önemli bir taahhüt.
Çünkü bu ülkenin insanları güvenliklerini, vatan için hayatını feda edeceğine and içen siz subaylara, askerlere teslim ediyorlar.
Hiçbir genç, askerî okullara zorla ve tehditle sokulmuyor. Okul esnasında ya da okulu bitirdikten sonra da yol yakınken cayabilirsiniz. Yasal imkânlar var.
Eğer o ocakta kalıyorsan, tıpkı yemininde olduğu gibi, bu vatan ve millet için ölümü göze alacaksın. Belki bir savaşta, hain bir saldırıda ya da pusuda şehit olmak, hiçbir asker için sürpriz değil. Bırakalım askerlik mesleğini gönüllü olarak, profesyonelce yapanları, sadece ve sadece vatan için, karşılıksız hayatlarını veren Mehmetçikler için hiç değil.
Bana nedense inandırıcı gelemediniz Yarbay Mehmet Alkan.
Bir şey vardı sizde, anlayamadığım ve sahici olmayan bir şey; bir duruş.
Gözünüzde tek bir damla yaş olmaksızın haykırarak bağırmanıza ya da siyasi üslubunuza da takılmadım.
Bir askere yakışmadı bu tavrınız.
Yarbaysınız. Eğer bu isyanınızı Mehmetçikler PKK bombalarıyla, kurşunlarıyla can verirken yapsaydınız, yine askerlik mesleğine yakışmasa da belki çok daha anlamlı gelebilirdi bana...
Şimdi gelelim bir diğer önemli hususa.
Bu ülkede, iki yıldır sizin deyiminizle “Düne kadar çözüm diyenler” sayesinde analar ağlamadı. Sizin bir muhalif siyasetçi üslubuyla tabut başında sözünü ettiğiniz o çözüm sürecini “Memleketi satıyorlar, savaştan korkuyorlar, PKK’dan ödleri patlıyor” diye bugün sizi alkışlayanlar yerin dibine batırdılar yıllarca. Bu süreç sayesinde şehit kanı dökülmedi bu topraklarda.
Allah’ın takdiri ama kardeşiniz Ali Alkan eğer iki yıl önce şehit olmadıysa yüz binlerce asker gibi, bu çözüm süreci sayesindeydi.
PKK’yı ve bu ülkede terörü alenen destekleyerek “Adamların elinde silahtan başka imkân yok, ne yapsalardı?” diyenleri, çözüm süreci sırasında Kandil’e gidip “Hükümet sizi kandırıyor, sakın silah bırakmayın” diye akıl verenleri sevindirdiniz. Sizin bu sözlerinizi sayfa sayfa yayınlıyorlar. PKK medyasında manşetsiniz övgü dolu sözlerle.
Peki, kardeşinizin acısı hafifledi mi?
Soruyorum şimdi size.
Siz vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak için canını vermeye yemin etmiş bir asker-subaysınız.
“Çözüm süreci bitmiştir, devrimci halk savaşı başlamıştır” ilanıyla saldırıya başlayan PKK’ya karşı hükümet ne yapsaydı?
Siz bir askersiniz.
2004-2009 arasını rahat hatırlarsınız. O zaman da her PKK saldırısı sonrasında şehit olan askerin cenazesinde hükümet üyeleri, törene sokulan provokatörlerle yuhalanır, bundan bugün “savaş bitsin” diyenler büyük haz alırlardı. Çünkü onlara göre hükümet PKK’yla anlaşmak istediği için ölümler yaşanıyordu. Halbuki kıran kırana savaş olmalı, PKK’nın hatta Kürtlerin kökü kurutulmalıydı. Unutmayın, size bugün destek veren “Savaş karşıtı” MHP’liler, Cemaatçiler ve ulusalcılar o vakit “En iyi Kürt ölü Kürt’tür” diyorlardı.
Hükümet bu stratejiyi sona erdirip ölümleri durdurunca kötü mü oldu?
Şunu kabul etmek içinizden gelmiyor mu?
Türkiye’de darbelerle tahkim edilmiş askerî vesayetin bir ürünü olan PKK belası var. Hükümet diyalog ve demokratik yöntemlerle kanı durdurmak istedi.
İki yıl bu işledi.
Soruyorum tekrar:
Ne yapmalıydı hükümet? İşleyen süreci karanlık nedenlerle sabote eden PKK, barajlara, yollara, inşaat çalışmalarına, araçlara saldırıp yok ederken, insan kaçırırken, sizin silah arkadaşlarınıza pusu kurup, enselerinden vurarak katlederken? Ne yapmalıydı karakollara tonlarca bomba yağdırırken?
“PKK bu eylemleri yapsa bile ne isterlerse verelim, yeter ki barış olsun” mu demeliydi?
Öz yönetim istiyoruz. Buyrun.
Bağımsızlık istiyoruz. Buyrun.
Petrolden pay istiyoruz. Buyrun.
Barajlar bizim. Buyrun.
Bu mudur?
Siz bir askersiniz. Acınızı, anlayamadığım bir nedenle yadırgatıcı bir biçimde ve siyaset dilini kullanarak dışa vurdunuz. Dediğim gibi yakışmadı ama yine de soruyorum:
Şapkanızı kardeşinizin tabutuna vura vura özgürce haykırabildiğinize göre bunların da cevabı vardır mutlaka sizde. Lütfen yazın bana. Sicilinizle ilgili çıkan bazı şayialara hiç girmeyeceğim bile.
Yazdıklarınızı bu köşede yayınlayacağım, size söz veriyorum.
25.8.2015. Fuat UĞUR/Türkiye Gazetesi.
ayrıca >> http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/587658.aspx