Öne Çıkanlar israil pkk esad Pakradûnîler George Freidman

Viagralı alçaklar!

Viagralı alçaklar!

 İŞTE O YAZI:


Güya bunlar kötü söz söylemeyen, ağzı temiz efendi insan evlatları. Güya bunlar ölünün ardından konuşulmasını ayıplayan varlıklar.

Güya bunlar üslup dersi vermeye çalışanlar, güya bunlar kötü sözden şekvacılar.

Yeni Akit gazetesi Genel Yayın Yönetmeni merhum Hasan Karakaya'nın ardından öyle edepsiz, öyle mide bulandırıcı şeyler yazdılar ki, aklınız şaşar.

Karakterlerinin kanıtı mesabesindeki onca haysiyetsiz küfürlerle de yetinmediler; fotomontaj marifetiyle alçakça iftira attılar. Bu “viagra”lı alçaklıklarını da twitter çöplüklerinde dolaşıma soktular.

Ahmet Şık adlı gazeteci de aynı mecrada, “Kötü bilirdik. Eğer varsa, kuşkusuz ki cehennemdedir” yazdı.

Gazetecilerle alakalı bir internet sitesi de bu saygısızlığı, “Hasan Karakaya için en sert yorum gazeteci Ahmet Şık'tan geldi” ifadesiyle okurlarına sundu.

Ölünün ardından mahut küfür, bir “yorum” mudur Allah aşkına?

Mahkum edilmesi gereken bu edepsizliği “yorum” katına çıkartmak da ne demek oluyor?

Zeki Alasya hakkında ileri geri konuşulmuştu da, “Zeki Alasya hakkında boş konuşma” (9 Mayıs 2015, Yeni Şafak) başlıklı yazımla isyan etmiştim. Aynı şekilde, “Levent Kırca dibine kadar yerliydi” (13 Ekim 2015, Yeni Şafak) başlıklı naçizane yazıyla da politik görüşlerimiz büsbütün zıt olsa da hatta benim gibilere yaşam hakkı tanımayan lakırdılar etse de Levent Kırca'ya rahmet diledim…

Dolayısıyla, Ali İsmail Korkmaz'ın veya Türkan Saylan'ın ardından da “kötü söz”söylenmesini tasvip etmem mümkün değil.

Ne ki, merhum, hiçbir ölünün ardından bu alçaklar gibi küfretmedi.

Tamam, Hasan Karakaya'nın üslubu sertti.

Fakat…

Merhumun üslubu, 28 Şubat'ta (yani birilerinin başörtüsüne “füruat” dediği dönemde) zorla okulundan atılan başörtülü öğrencilere “fahişe” diyen adamlara cevap verirken, genel yayın yönetmenliği yaptığı gazete zırhlı araçlarla tarassut atında tutulurken şekillendi, seralarda değil.

Ardından birçok köşe yazarı çok güzel şeyler yazdı.

Ama hiçbiri gazetemiz yazarlarından Özlem Albayrak'ın şu tespiti kadar “işte tam da bu” dedirtecek cinsten değildi: “O üstelik, parayı bulan ya da itibar gören çoğu muhafazakarın yaptığının aksine beyazlaşmaya da çalışmadı...”

Olduğu gibi göründü, göründüğü gibi de oldu. Riya ve kibrin semtine hiç ama hiç uğramadı.

Resul-i Ekrem, “Yaşadığınız gibi ölürsünüz” buyurmuşlardı.

Hasan Karakaya her kula nasip olmayacak şekilde Ravza-ı Mutahhara'da namaz kıldıktan kısa süre sonra vefat etti.

Sonsuz rahmet diliyorum…

Salih Tuna / Yeni Şafak


Anahtar Kelimeler:
Hasan KarakayaSalih Tuna
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Aaaaa 9 yıl önce

De git yalaka guce tapan tacir