Önceki gün burada sizlere aktarmıştım.
Başkan Roosevelt'in Suudi Kral'la görüşüp anlaştığı yılları.
İngiltere Başbakanı Churchill'in ağlamaklı "Eyvah Suudları Amerikalılara kaptırdık" diye nasıl feveran ettiğini...
Sağolsun bir okuyucumuz mail atmış bana. "Atma kardeşim... Sen nerden biliyorsun?
Orada mıydın?" diye. Roosevelt-Suudi Kral görüşmesinde ben yoktum.
Okuyucu bu açıdan bakarsak haklı...
Ancak bir de madalyonun diğer tarafı var.
Adamın adı Robert Baer. O bir CIA ajanı.
Çalıştığı istihbarat örgütünün onayını alarak kitaplar yazıyor. CIA'in yıllarca Ortadoğu masasını yöneten eski ajan Robert Baer, See No Evil (Şerri-Kötüyü Görme) ve Sleeping wıth the Devil (Düşman ile Uyumak) adlı kitapları yazdı.
Bu kitaplarında ana fikir olarak petrol savaşlarını ve Suudilerin Vehhabiliğin yayılmasını, El kaide başta olmak üzere radikal dinci-vehhabi-selefi terör örgütlerini nasıl desteklediklerini aktarıyor.
Suudilerin İngilizleri bırakıp nasıl ABD'nin güdümüne girdiklerini ise yer ve tarih belirterek anlatıyor;
2. Dünya Savaşı sonrasında 14 Şubat 1945'te ABD Başkanı Roosevelt ile Suudi Kralı İbni Suud'un namı diğer Kral Abdülaziz'in, Kızıldeniz'in kıyısındaki stratejik liman şehri YANBU'da, Amerikan savaş gemisinde yaptıkları toplantıyı ben uydurmadım.
CIA Ortadoğu masası şefi Robert Bauer'in yazdıklarından öğrendim.
O toplantıda varılan anlaşmayı, Suudi-Amerikan ilişkilerinin bu anlaşmayla stratejik önem kazanarak geri dönülmez bir noktaya nasıl geldiğini derinlemesine aktarıyor CIA ajanı. İngilizler'in Suudiler'le anlaşmak için nasıl geç kaldıklarını ve bundan büyük üzüntü duyduklarını ve hatta Başbakan Churchil'in toplantıyı ve anlaşmayı öğrendikten sonra ağlamaklı ve hüzünlü olarak "Eyvah, eyvah! Suudileri Amerikalılara kaptırdık!" diyerek nasıl ağlamaklı olduğunu da işte bu CIA ajanından öğreniyoruz.
Maalesef okumayan bir millet haline getirildiğimiz için, yıllarca bizim topraklar üzerinde tezgah üzerine tezgahlar kuranların kapışmalarını, çıkar çatışmalarını göremiyor, bilemiyoruz.
Adamlar hiç çekinmeden yedikleri naneleri kitap haline getiriyor, dönüp bakmıyoruz bile. Suudiler'in en zenginlerinden nasıl El-Kaide'ye paralar gittiğini pervasızca anlatırken, tüm bunlara ABD'nin neden sessiz kaldığı konusuna gram yaklaşmıyor beyefendiler.
CIA ajanı Robert Baer,
"Vehhabilik, Selefilik, El Kaide vb. sapık ve İslam dışı cereyanlar, birbirine zıt görünseler de benzerlikleri çoktur. Zira hepsinin ortak kaynağı İbni Teymiye'dir" diyor kitabında.
Ee ne var bunda, ne yapalım yani diyeceksiniz. Zaten olaylara bu kadar kestirmeden yaklaştığımız için de çözemiyoruz bugün yaşanan olayları.
Vehhabilik bundan 150 yıl öncesine kadar yoktu.
İngilizler sırf Osmanlı'yı bölmek için kurdu.
Gittiler kurdukları vehhabilikle Suudi Arabistan'ı ayırdılar Osmanlı'dan.
Sonra Amerikalılar geldi, Suudiler'i Washington'a bağlayıp tüm petrol sevkiyatının sahibi oldu. Karşılığında Kraliyet ailesini koruma sözü verdi.
Bu koruma sözünü de CIA ile yerine getirdi.
CIA başkanlarını ve tüm üst yönetimini de İsrail'in çıkarlarını korumak için ABD'de faaliyet gösteren en büyük lobi AIPAC seçti.
Suudi Arabistan da zaten taa Başkan Roosvelt döneminde İsrail ile asla uğraşmayacağına dair garanti verdi.
Londra New York-Riyad-Tel-Aviv dörtgeninde ortaya çıkan oluşumu anlayamazsak bugün Paris'te patlayan silahlara aval aval bakarız.
Binlerce çocuğun katili Netenyahu'nun ne işi var Paris'te diyen pek çıkmaz.
Ankara dillendirir haklı olarak bu tepkiyi ancak İsrail yanlısı medya hücuma geçer hemen. Murdoch gibi medya patronları çıkar "İslami terör" diyerek İslamla silahları yan yana getirir. El Kaide'nin, İsraille asla savaşmayacağı sözü veren Suudi Arabistan'dan nasıl destek gördüğünü anlatan CIA ajanlarına pek bakan olmaz.
Dünyada fitne fesadı oluşturan, DEAŞ'ların arkasında yer alan kirli ittifaklar da avuçlarını ovuşturur.
Bizdeki gönüllüler de onlara borazan olup ötmeye başlar.
Paradorlar petrol üzerinden kan gölünde yüzen PARA'yı yer. Bize gelince...
Geçinir gideriz işte birbirimizi yiyerek.
Bekir Hazar
Takvim