Öne Çıkanlar Bill Clinton babacan şarkıcı mahmut esad bozkurt atatürk büstleri

Son oyun

Seçimden önce düşünülen son operasyonu yazmaya karar verdim ve klavyenin başına geçtim. Saldıranlar kendi aralarında müthiş bir işbölümü ve denge kurmuştu. İlgim dağılmadan erken saatte yazıyı bitireyim istedim. Tam o sırada HÜRRİYET'e gözüm ilişti. ABD'n

Son oyun
Seçimden önce düşünülen son operasyonu yazmaya karar verdim ve klavyenin başına geçtim. Saldıranlar kendi aralarında müthiş bir işbölümü ve denge kurmuştu. İlgim dağılmadan erken saatte yazıyı bitireyim istedim. Tam o sırada HÜRRİYET'e gözüm ilişti. ABD'nin Ankara eski Büyükelçisi Ricciardone ile röportaj yapılmıştı. Ricciardone, en başarısız diplomatların başında geliyordu. Bulunduğu dönemde makamının dışına çıkıp boyunu aşan işlere kalkışmıştı. Ankara macerası kötü bittiği için de kenarda köşede duruyordu. Ama gazete kendisini PARLATMAYI ihmal etmiyordu. Hürriyet'te kırılan camdan sonra yazı işlerine kadar inen ve "Geçmiş olsun" dileklerini sunan yeni Büyükelçi John Bass'tan sonra eski büyükelçinin de kısa zaman sonra gazetede olması garibime gitti... Söyledikleri daha da garipti! Gülen grubuyla ilgili söylediklerine, Ergenekon sürecine, PKK-PYD arasına zorlama çizgi çekmesine, Suriye'deki aldatmacalarına girmiyorum bile... Benim canımı sıkan, adamların bizi AKILDAN MAHRUM sanmasıydı... Hiçbir şeyi anlamadığımızı düşünüyorlar ya da kontrol ettikleri medya sayesinde gerçeklerin halkla buluşmasının engellendiğini varsayıyorlardı... Hürriyet, röportajın ilk kısmında "Başkanlık yarışında Hillary Clinton'ın ipi göğüslemesi durumunda Ricciardone'nin kuvvetli bir pozisyonda Amerikan yönetimine dönebileceği konuşuluyor" mesajını vermeyi ihmal etmemişti. Aslında Paralel Yapı'nın da istediği Bayan Clinton'ın gelmesiydi. Bay Ricciardone Paralel ile ilişkisini, dostluğunu, yakınlığını inkar etse de GİZLİ mesajları kendisini ele veriyordu. Ricciardone özelllikle "... Türkiye'nin seçim sisteminde yeterli düzeyde koruma mekanizmasının olduğunu ve olası müdahale girişimlerinin hemen deşifre olacağını düşünüyorum. Müdahale edenin yanına kalmaz..." sözleriyle ANKARA'yı tehdit ediyor ve cemaatin büyük ABİ'si Graham Fuller'le aynı çizgiye düşüyordu. O da, bu da "SEÇİMDE OYUN VAR" algısına oynuyordu! Peşinden TEHDİT ediyordu. Neden? Çünkü yapılan operasyonları biliyorlar ve başka yerlerde aldıkları sonuçların aynısı burada görmek istiyorlardı! Mesela MADRİD ! 2004 yılının Mart'ında bomba patladı. Madrid tren garı havaya uçtu. 191 kişi öldü. Seçimden birkaç gün önce patlayan BOMBA anketlerde açık ara önde bulunan Jose Maria Aznar'ın sonunu getirdi. İpi göğüslemesi beklenen Aznar gitti.BOMBANIN böyle bir etkisi oluyordu! Operasyonu yapanlar bunu çok iyi biliyordu! Ankara'da da aynı oyunu sahneye koydular. Bombalı saldırının hedefi olan kitleye "Devlet sizin devletiniz değil. Bakın, gördünüz, sizi korumuyorlar. Başka bir çözüm (ayrılık gibi) bulmalısınız" uyarısı gönderiliyordu! 11 Eylül saldırılarından sonra, yani İKİZ KULELER vurulduktan sonra, dünya başka bir moda geçti. ABD-Rusya gibi dev ülkeler bir düşmanla, rakiple mücadele ediyor ama karşılarında ordu yoktu. Kara, hava, deniz kuvvetlerini kullanacağınız bir alan, mevzi, su bulunmuyordu. PARAYA HÜKMEDEREK tek güç olmak isteyenler devletlerin üzerinde operasyon yapıyordu. Para ile oynayanlar ORDULARIN karşısına TERÖRLE çıkıyordu. Para ile devletler savaşıyor, ancak teröristler bombalarla, pusularla, tuzaklarla, baskınlarla BARONLAR adına cevap veriyordu. Terörün coğrafyası da yoktu. Siyasi hedef menziline giren her yerde TERÖR vardı. PARA BABALARI, terörle devletlerin elindeki gücü anlamsız hale getiriyorlardı. Görünmeyen bir güç, TERÖR ve TERÖRİST üzerinden DEVLETLERE meydan okuyordu.ORDULARIN anlamsız olduğu mesajını veriyordu! Bakın Selahattin Demirtaş'a, her gün yemekten önce 3 kez "Türk askeri silah bıraksın!" diyordu! Parayı elinde tutanlar dağda, bayırda, şehirde kullanacakları teröristler üzerinden geliyordu. Ve hiçbir iz bulamayacağımız şekilde... Ankara'da da durum böyleydi. CANLI BOMBANIN kimliğinin hiçbir önemi yoktu. Başkent'in göbeğinde patlatılıyor ve Türk Devleti'ne "Silahın, askerin, polisin, tankların ve uçakların bir işe yaramaz! Bizi yenemezsiniz. Biz sizden daha güçlüyüz" mesajı veriyorlardı. Bombalarla destek verdikleri SİYASİ HAREKETİN sempatizanlarını vuruyorlardı! Neden? "OYLARI artsın ve Tayyip Erdoğan'ın başını çektiği siyasi hareket gitsin" diye... Kapatma davaları, cuntalar, tapeler, suikast girişimleri, tuzaklar, kumpaslar sonuç vermemişti de onun için... Peki, Erdoğan karşıtı İTTİFAK kimlerden oluşuyordu? Türk Devleti'nin yeniden ayağa kalkmasını istemeyenler kimlerdi? Kimler BÜYÜK TÜRKİYE'den rahatsızdı? Amerika'nın içinde SERMAYEDEN yana olanlar (Ricciardone gibi), Londra-New York-Tel Aviv üçgenindeki akıl, Bild, İngiliz medyası, Hollanda basını, Hürriyet, paralel medya, üniversiteler, köşeler, bazı banka ve finans kuruluşları... Şimdilerde zımparalanan eğitim sistemi! Ve daha neler neler... Bu ittifak Erdoğan'ın KÜRT MESELESİNİ ÇÖZMEK için kararlı olduğunu görünce saldırmaya başladı. Türkiye ENERJİ ve KÜRT MESELESİNİ çözdüğünde kimseye ihtiyacı olmayan büyük bir ülke olacaktı. Nüfusumuz, paramız, ordumuz vardı! Bir de içeriye huzur ve enerji geldi mi kimse bizi tutamazdı. Bu nedenle birlikte geldiler ve gelmeye devam ediyorlar... Bu nedenle TERÖRÜ DESTEKLEYENLER ve bunlara uzak kalmayan Demirtaş asla ve kat'a PKK'ya "Terörist!" diyemezdi. Çünkü onların ordusu teröristlerden oluşuyordu. Eğer TÜRK ORDUSU silah bırakırsa (akla ziyan!) onlar da düşünecekti... Hiç kimse KUKLACIDAN veROLLERİ DAĞITAN AKILDAN, GÜÇTEN söz etmiyordu... Erdoğan'a karşı oluşan ittifakın içinde Fuller'in, cemaatin, Ricciardone'nin ve içeride ismini saymakla bitiremeyeceğim kadar yazar, çizer, hakim, savcı, işadamı, siyasetçi, reklamcı, bankacı, askerin yer alması tesadüf değildi. Dünyanın en örgütlü yapısı bize saldırıyordu.BOMBALARLA, PUSULARLA, TUZAKLARLA, MAYINLARLA geliyorlar, Türk Devleti'nin söylediği KARDEŞLİK, ÖZGÜRLÜK, BİR VE BEBABER OLMAK, TEK BAYRAK, TEK VATAN, TEK MİLLET ve ORTAK GELECEK fikrine BOMBA ile karşılık veriyorlardı! Bütün değerleri anlamsız kılmak ve içini boşaltmak için saldırıyorlardı... Devleti bizden almak için içimizdekileri BOMBA'ya dönüştürüyorlardı... Kürt kardeşlerimizin sorununu, birlikte yaşadığı TÜRK KARDEŞLERİ değil de YABANCILARçözmek istiyordu... Kendi çıkarlarına göre! OYUN BÖYLEYDİ ! Sanırım görmeyen kalmadı! Devam... Saldıran, aralıksız vurma planı yapan ve birbirine uzak gibi durup GÖLGE KARDEŞLİKyaşayanların en büyük silahı basın! Kendilerinde olmayan gücü de buradan gösteriyorlar. Son örnek DIGITURK! Bazı kanallar yayından çıkarıldı. Paralel oluşum hemen ayağa kalktı. "Boykot edin. Üyeliklerinizi iptal edin. Gününü gösterin" dediler... Bu çıkıştan sonra şirket birkaç bin ABONE kaybetti. Ama giden birkaç bin kişiden daha fazlası geldi. Peki Paralel Yapı ile BOYKOTA destek veren ve çağrıda bulunan CHP lideri Kemal Bey şimdi mağlup mu oldu? Bilemedim! Karar sizin! Terörü canlandırmak ve sonuç almak içinDEVLETE sızmak şarttı! Bizde de bu yapıldı. Her yere girmek, her yeri almak istediler. Hem devleti hem terörü kontrol etmek için. Alamayınca da kaçmaya başladılar... NOT 1: Cizre'de teröristlerin kullandığı evlerde YABANCI gazeteler vardı. Acaba DİL bilmeyen teröristler bu gazetelerden ne alıyordu! Mesaj olmasın! Bir de Ankara'daki terör saldırısından sonra 9 ZANLI kaçmış! Acaba gazete ve televizyonlar burada görev yapmış olabilir mi? Mesela bir ALT YAZI bunlara "KAÇIN HEMEN !" demiş olabilir mi? Aklıma geldi, sordum! Bir ara müzik kanallarını kullanıyorlardı da... NOT 2: "Peki terörü devletler kullanmaz mı?" Kullanırlar elbette! Türkiye gibi MERKEZolmak, ODAK olmak gibi önemli bir yola çıkan her ülkeye karşı devletler de bu yola başvurur! Kimse güçlü ortak istemez! Hele bir de Türkiye gibi AYAKTA KALMAK İÇİN değil KOŞMAK için yola çıktıysanız! Ergün Diler.Takvim/2015/10/20

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.