Canakkale savaşında batı orduları komutanı olan general Wınston Churchill kendisinin Türkiye üzerinde ki stratejisinin başarısız olduğunu dikkat çeken lordlara, 1932 yılı bir avam kamarasında şöyle bir konuşma yapar.
" Beyler... Türkleri güç ve ağırlık olarak yüz grama çıkarmamalı, elli grama ise hiç düşürmemeliyiz. Onları biraz kuruyunca sulamak, biraz yeşerince de budamak icap eder. Ben başarısız olmadım ama burada ki herkes gibi Türkleri hafife aldım. Şuan anlıyorum ki Ellerindeki Kur'an-ı Kerim'i alamazsak, Türkleri yenmemiz mümkün değil" der. Bunun nasıl olacağını soranlara ise; Dini, Din silahıyla vuracağını söyler..
İşte müslüman bir toplumu en kolay yıkabilmenin formülünü böyle veririr Wınston Churchıll. Din'i din silahı ile.. Herşey planlanır ve çok basittir. Önce, gerçek islam ve Kuran ilmi verilen medreseler kapatılır.. Bunu kabul etmeyen derin bir ilme sahip, gerçek alim ve ülemalar bu hain planın çarkları arasında öğütülür yahut yok edilir.. Gerekli zemin sağlandığında ise, çarkların içinden çıkma kalıp imam ve alimler yetiştirilip, bu zamana kadar öğretilen doğru tahrif edilir ve müslümanlar ikileme düşürülür.. İşte bu şekilde Din, din silahı ile vurulmuş olur.. Okadar ilginçdir ki Ülkemizde ilk İmam Hatip Liselerini açanlar, zamanında medreseleri kapatıp, alimleri asanlar ile aynı kişilerdir. Malesef sistem iyi kurulmuştur. Bin başım olsa, her gün birini kesseniz, bu baş bu omzun üstünde durdukça bu sarık inmeyecek diyen Bediüzzaman'ların, bu dil, ezanı türkçe okuyamaz efendi! diyerek geri kalan ömrünü taş duvarlar arasında geçiren imamların, Kuran'ı tahrif etmeye soyunuz yetmeyecek diyerek dar ağacına yürüyen iskilipli Atıf hocaların yerini, aslında oruç yoktur, aslında namaz 3 vakittir, aslında kurban yoktur, cima ile oruç açılabilir diyen ve çıplaklığın cirit attığı tv programlarında salyalarını akıtan ilahiyat mezunu alçaklar doldurmuştur.
İşte ta o zamandan başlamıştır Türk halkının çilesi. Ozamandan buyana dek biran olsun rahat bırakmazlar. Bu planı yapanlar bu korkunç taktiği daha sonra bütün müslüman ülkelerde denediklerinde sonucun hep başarılı olduğunu görürler. Bu yüzden her islam ülkesine hoca sıfatı ile hareket eden ancak arka planda tamamen dışarıdan destek gören dini liderler yerleştirilir. Koydukları kişiler çok çabuk büyür ve şanları diğer ülkelere yayılır. Çünkü farketmişlerdi ki, şahsına küfrettiği müslüman, fesubhanallah çekerek uzaklaşırlen, dinine küfrettiğinde aslan kesiliyor ve canını çekinmeden veriyordu. Bunu çok iyi kullandılar. Müslüman dünyasını yüzyıllarca zirvede tutan gerçek Kuran-ı Kerim ve sünnet müslümanlığı, içi boşaltıldığında aynı müslüman dünyasını ayaklar altına almaktaydı. Çünkü biliyorlardır ki gerçek müslümanlıkta milliyetçilik değil, Ümmetçilik anlayışı hakim. Dil, ırk, renk, meshep kavgaları yoktur. Müslüman olan bir Alman, müslüman olmayan öz kardeşten daha yakın sayılır. İşte bu yüzden suni alim ve hocalarla müslümanlarda ki bu şuur yok edildi! Allah kitapta üste üste Akletmez misiniz, sormazmısınız diye sorarken, sormayan sorgulamayan müslümanlar üretildi. Bundan sonra yapılması gereken tek şey, hepsini bir arada tutabilecek, emri tek yerden alacak, kontrolu kolay cemaatlerin inşaasıydı. Ya sıfırdan kurulacak, yada hali hazırda halis niyetler ile kurulmuş cemaatlere dışardan adamlar sızdırılarak niyetler suistimal edilecek ve kontrol ele alınacaktı.
Yaptılar!
Hasan El Benna gibi büyük bir şahsiyetin temiz niyetler ile kurduğu müslüman kardeşler gurubu 1970 li zamanlarda, sovyet genişlemesine ve marksist ideolojinin yayılmasına karşı CIA tarafından bariyer olarak kullanıldı. Sarekat İslam cemiyeti, Endonezya'da devrin başkanı olan Sukarno'ya karşı Cıa tarafından kullanıldı. Pakistanda'da Jamaat-a Islami ise başkanları Zulfikar Ali Bhutto ya karşı kullanılıyordu. Ve ne hikmetse başlarda bizim siyaset ile işimiz yok, cebrail parti kursa oy vermem, o derece siyasete uzağız diyenler, biranda siyasi bir parti kabilinde Türkiye'ye siyasi bir yön vermeye çalışıyor, çalıştırılıyordu.
Hal böyle olunca zamanla cemaat mantığı ve kavramı tamamen asimile edildi. Manevi amaç için sünnet olan cemaat olma kavramı, artık güce sahip olmak, yüksek pozisyon ve mevkiler edebilmek ile yer değişti. Gerçek ilim sahibi alim ve ülemaların, dini cemaat önderlerinin yerini, bilgi olarak dolu ama kalben boş insanlar aldı. Herzaman dini ölçülere saygısı olan, gerçek bir müslüman olmak isteyen insanlar ise, önce kendi okuyup, araştırıp, işin içinden çıkamadığı noktaları hocalarına sormak yerine, hocam ne derse o, en bileni, yanlış yapmaz, yalan söylemez mantığına büründü. Artık cemaatler ve cemaat üyeleri birbirleriyle yarışır, birbirlerine güç gösterisi yapar oldu. A cemaatinden olan, b cemaatine davet edilmez, b cemaatinin hocası, a cemaatine sohbet veremez oldu. Parası bol ama ihlas ve sadakat te sınıfta kalanlar yönetim kadrolarında yerini alırken, ihlaslı ve şevkli garibanlar ise hep dış dairede kaldı. İhlas, takva, sadakat, hoşgörü konuları cemaatlerin farklı matbaalarında telif olarak basılırken, pratikte bunlar unutuldu. Plan mükemmel işliyor, Irak, Iran, Suriye, Katar, Dubai, Arap emirliği, kuveyt, Yemen, Malezya, Endonezya, Afganistan, Pakistan ve niceleri yani hemen hemen tüm islam alemi aynı fitne ateşi ile kavruluyor. Bu tevafuk olabilir mi? Asla..
Son olarak, Cipa diye bir hastalık vardır, sağlıkçı olanlar duymuş olabilir. Beyinde ki parietal lob diye tabir edilen bir parçanın sinir uçlarını kullanamaması sonucu Acı, sicaklık, soğukluk gibi duyguları hissedememesi durumudur. Yani bu hastalığa yakalanmış bir hastayı doğrasanız acı hissetmez. Vucudun diğer organları proper bir şekilde çalıssada bu hastalık en sonunda hastayı öldürür. İşte malesef islam aleminin kapıldığı bu amansız hastalıkta bu! Cemaatleri, devletleri, ekonomileri, sivil toplum kuruluşları herşeyleri var. Vucut organizması sağlam. 1.5 milyarlık dev bir cüsseye sahip Fakat heyhat ki sinir uçları köreltildi. Beyin işlevsiz hale getirildi. Kardeşinin acısını, ocağında ki yangının sicaklığını, her seferinde medet umduğu batının soğukluğunu hissetmez hale geldi. Asıl suçluları aramak yerine, en ufak olayda birbirini suçlar oldu. Devşirme şeyhlerin peşinde biri kalemşör biri silahşör oldu. Kiminin mürekkebi, kimin kurşunu sadece müslüman avlıyor. En acısı bunu hizmet için, Allah için, cihat için yaptığına inandırılmaları. İşte ey müslüman! Görüyorsun ki önünde sadece iki seçenek var fazlası değil. Ya kaderim bu deyip köşeye çekilerek ölümü bekleyecek, yada Biran once tedavi olacaksın. Ve bilesin ki bu hastalığın tek tedavisi, Katil doktor churchillerin reçetesini tersine okumaktır! El-Hukmu-Lillah.. Not: bu yazı başta şahsıma yazılmıstır. Halis ve ihlas sahibi olanları tenzih ederim.
Safvan Allahverdi.24 temmuz,2015
Kur'an-ı Kerim'i alamazsak, Türkleri yenmemiz mümkün değil
Canakkale savaşında batı orduları komutanı olan general Wınston Churchill kendisinin Türkiye üzerinde ki stratejisinin başarısız olduğunu dikkat çeken lordlara, 1932 yılı bir avam kamarasında şöyle bir konuşma yapar. " Beyler... Türkleri güç ve ağırlık
24 Temmuz 2015 Cuma 16:15
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.