Ve devam etti; "Meğer sadece TKP'yi destekliyorlarmış.
Diğer sol örgütlerin ardında BATI varmış." Bizim solcuların birçoğu ne zaman başları sıkışsa Avrupa'ya ve genellikle de Londra'ya kaçıyorlardı. Bunu defalarca yazdık burada. Erdoğan ne zaman Almanya'ya gitse Okmeydanı karışıyor, DHKP-C o semtte sokağa dökülüyordu. PKK sosyalist ve sol bir örgüttü. Başındaki terörist "ABD ve İngiltere ile yakın diyalog içindeyiz" diyordu. ABD ve İngiltere'nin tüm kalbi duygularla desteklediği sosyalist PKK'nın Suriye kolu PYD, Kobani'de bizim bilumum sol örgütlere eğitim kampı kuruyordu.
"Kahrolsun Amerika, kahrolsun sermaye, yaşasın işçi sınıfı" diyenlere kapitalist ABD ve İngiltere'nin eğittiği PYD, Kobani'de kuçak açıyordu. Washington ve Londra da istihbarat elemanları ile bomba tuzaklamayı öğretiyordu. Bir garip dünyaydı işte. Gepegenç çocuklarımız, inandırıldıkları ideolojilerin düşman oldukları BATI'dan geldiğini bilmiyordu.
Enerji hatlarını ve PARA'yı kontrol etmek isteyenlerin KULLANMA SANATI'nda neye inandığınız önemli değildi. İster dindar, ister solcu, ister etnik kökenci ne olursanız olun, çıkarlara hizmet noktasında uygunsanız sizi gelip buluyorlardı. Milli ve yerli olmak dolar-euro kavşağında çok zordu. 99 depreminden sonra İstanbul'da bir mekanda toplanan kalabalık vardı.
İşadamlarından siyasetçilere kadar çok sayıda isim o yemekli toplantıdaydı. İşte orada olan işadamlarımızdan biriyle beraberdim dün. Kürsüye önemli bir ismin çıkıp konuştuğunu anlattı. O önemli isim ABD'nin 42. Başkanı Bill Clinton'du.
300'e yakın davetliye "Biz üniversite yıllarımızda Abdülhamid Han'ın dünya siyasetini okuyarak büyüdük" diyordu.
O konuşmanın yapıldığı toplantının tanığı işadamı aynen böyle söylüyordu. Adamlar bizim tarihimizi hayranlıkla okuyor, ders kitaplarına koyuyordu. Biz ise tarihine söven bir nesil yetiştiriyorduk. BATI'nın dayattığı ve eğitim sistemimize yerleştirdiği bir zehirdi bu. O Abdülhamid Han'a "Kızıl Sultan" ve "Diktatör" diye bağırıyordu Londra'daki tüm gazete sayfaları. Ve içimizden de koro çıkarıyorlardı bir hayli kalabalık. O Abdülhamid Han ki, Ortadoğu'nun petrol haritasını santimi santimine çıkarmıştı o dönem. İleride savaşlar çıkar, kaybedebiliriz düşüncesiyle Musul ve Kerkük'teki petrol bölgelerini de şahsi mal varlığına eklemişti. Uluslararası yasalar önünde, bu şehirleri alırlarsa hak iddia edemesinler diye. Abdülhamid Han'ı tahttan indiren ittihatçı zihniyetin ilk yaptığı iş, o petrol bölgelerini tekrar devletleştirmek oldu. Ve sonrasında da BATI'ya gitti. Bugün Musul ve Kerkük'te 5 trilyon dolara yakın petrol rezervi var. Ve DEAŞ'ı kurarak sahaya sürenler bölgeye çöreklenmek için terör orduları ve 63 koalisyon ortağı ile o trilyon dolarlara konmanın peşinde. Evet DEAŞ da BATI'nın emrindeki bir piyondur. Cennete gideceklerini zannederek katliam yapanlar, BATI'nın petrol kuyularını paylaşmasına zemin hazırlamak için mezar kuyularına girdiklerini bilmiyorlar. BBC'de yayınlanan "El Kaide KURUCUSU MI6 ajanı İngiliz"in röportajına Afganistan'daki mağarada nasıl ulaşacaklar? "BATI'nın emrindeyim" diye gazetelere açıklama yapan FETÖ'yü hipnoz edilmiş insanlar nasıl anlayacak?
Terörist her yolun çıktığı TEK YOL, Batı'nın KASASIDIR. İngiliz gazeteleri dün iki konuyu ağızbirliği etmişcesine sayfalarına taşıyor. Biri MUSUL... Diğeri ise "Eyvah Türkiye'ye başkanlık geliyor" diye kalemlerinden damlayan GÖZYAŞI... Sanki tek merkezden yazılmış ortak bir Türkiye ve Erdoğan düşmanlığı sayfalardan taşıyor. Hatta öyle ileri gidiyorlar ki, içlerinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "14 yıllık hayalim" diyerek dün açıkladığı proje bile var. "Eyvah" diyorlar...
"Türkler 21 şehir hastanesi kuruyor. Bu gerçekleştiğinde Batı'nın tüm hastaları Türkiye'ye tedaviye koşacak." diye ağlıyorlar.
Siz hiç İngiltere'deki bir hastane projesini sayfalarına taşıyan Türk gazetesi gördünüz mü? Abdülhamid Han döneminde Osmanlı'yı "HASTA ADAM" ilan edenleri, 100 yıl sonra "HASTA" ettik, deliriyorlar. Ve "Hastaları" tedavi için önümüzdeki yıllarda bize koşacak. İyi olacak hastanın ayağına doktor gelirmiş! Hayır artık devir değişti.
Onlar doktorun, Ankara'nın ayağına gelecek!.
Bekir Hazar/Takvim-21 Ekim 2016
Dahice siyasetini onlar okullarında okuyup çözmekle uğraşırken kendi ülkesinde halkına küfrettirmek için var güçleriyle çalışmışlar fakat nafile çünkü içeride bıraktıkları uzantılarına yaptırabilmişler bunu. Bu millet atasına küfredecek nankör bir millet değildir.