Sadece bu ülkede yaşayanların değil, coğrafyanın da anavatanıyız.
Onlar için de fırtınalardan korunacak tek sığınak, kendini savunacak son kaleyiz.
Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul nasıl dağıtıldıysa, Osmanlı nasıl siyasi haritadan çıkarıldıysa, ardından bütün coğrafya nasıl bin parçaya bölündüyse bugün de benzer bir saldırıyla karşı karşıyayız.
O yıllarda Balkanlar'dan, Kafkaslardan, Ortadoğu'dan nasıl akın akın insan seli geldiyse, Anadolu'ya sığındıysa bugün de aynı durumla karşı karşıyayız.
Bugün olan tam da budur. Bu, ikinci çözülme saldırısıdır, bir tür çokuluslu müdahaledir. Bunun farkındayız, idrakindeyiz. Durduğumuz yer de, sarfettiğimiz sözler de bu gerçekten besleniyor.
Son on yıldır yeni bir tarih aralığı, yeni bir özgürlük alanıoluşturmaya çalıştık. Ayağa kalkıp kendimiz olmayı denedik. Dünya Savaşı ve sonrası bütün çözülme operasyonlara meydan okuduk. Yeni duruma, yeni tehdide karşı mevzilerimizi güçlendirdik.
Kendimize havzamıza döndük. Kendi insanlarımıza şehirlerimize, zenginliğimize, birikimlerimize yöneldik. Kaç nesil unuttuğumuz o kimliği keşfettik, bugüne çağırdık. İslam Orta Kuşağı'na çok güçlü sinyaller gönderdik. Moğol istilasının, Haçlı istilasının üstesinden gelen millet olarak, Dünya Savaşı'nın travmalarında kurtulmak için yeniden tarih sahnesine çıktık.
Çünkü Türkiye hem Anadolu için hem coğrafya için bir tutkaldı,ruhtu, ışıktı, dirençti. Bu direnci harekete geçirdik.
İşte, içeriden ve dışarıdan gelen yeni tehditlerin, saldırıların amacı bu ruhu sarsmaktır, bu direnci kırmaktır. Türkiye toplumunu çözerek,ayrıştırarak, toplumun siniruçlarını zehirleyerek felç etmektir.
İşte bizi kaygılandıran şey de budur.
Ama bizi teyakkuza geçiren, direncimizi artıran, gözlerimizi açan şey de budur.
İkinci kez çözülmeyeceğiz. Yeni bir dağılma süreci yaşamayacağız. Bu topraklardan gerekiyorsa yeni bir Selçuklu, yeni bir Osmanlı çıkaracağız, yeni bir dayanışma hattı inşa edeceğiz.
İkinci kez bedel ödemeyeceğiz. Bütün uğursuz rüzgarlara rağmen; dışarıdan işgal girişimlerine rağmen, iç işgalcilerin ihanetinerağmen diz çökmeyeceğiz.
Sınırlarımızın hemen ötesinde ülkemizi çevreleme üzerine kurulu bölgesel harita taslaklarını boşa çıkaracağız. Kimlikler üzerinden şehirlerimizin, sokaklarımızın ayrışmasına karşı mutlaka ama mutlaka bir ortak dil üreteceğiz. Birbirimizin kalbine ulaşacağız.
Bu rüzgar, bu kaos fırtınası geçip gidecek. Hiç ummadığımız bölgelere yönelecek. Anadolu, bu ana omurga, bin yıldır olduğu gibi, hem kendine hem çevresindekilere yeni bir yol çizecek.
Asla korkmuyoruz. Endişeliyiz ama hiçbir şekilde karamsar değiliz. Bu söz bizde oldukça, bu duruş bizde oldukça daha yüzlerce yıl ayakta kalacağız.
Kimse ülkemizin hamurunu oluşturan o ana omurgayı sınamasın. Engin sabrını bir zaaf sanmasın. Bu yanılgı üzerine hesapyapmasın. Kimse birkaç silahlı adama, birkaç örgüte güvenip bu ülkeye ayar verebileceği yanılgısına düşmesin.
Kimse bu ülke ile hesaplaşmaya girişmesin.
Bu milletin sabrı geniştir, merhameti derindir ama öfkesi çok şiddetlidir. Asla unutmaz ve tam da zamanı geldiğinde bedelini ödetir.
Yeni Şafak olarak, beş gün süren çok güçlü bir kampanya yürüttük.
Türkiye'de toplumun önünde olan hemen herkesten söz istedik.Teröre karşı, çözülmeye karşı, kimlik savaşlarına karşı, içeriden ve dışarıdan ülkemizi hırpalamak isteyenlere karşı, vatan ekseninde, memleket ruhuyla, ortak alanları alabildiğine genişletme amacıyla bir çağrı yaptık.
Müthiş bir heyecan, umut dalgası oluştu. Kampanyayı duyan herkes bir şekilde sözünü ulaştırdı. Güçlü çağrıya çok güçlü cevaplar aldık.
Umudumuz arttı, şevkimiz arttı, güvenimiz tazelendi. Tahmin ettiğimizden çok daha büyük bir toplumsal bilince tanık olduk.
Aslında omuz omuza olduğumuzu, dizlerimizin titremediğini, ayaklarımızın sağlam bastığını, gideceğimiz yeri çok iyi bildiğimizigördük.
İlk sayısından bu yana Türkiye'nin ana omurgasının sözcülüğünü yapan, onun tarihsel kimliğini ve hafızasınıtaşıyan ve bu yönüyle hem değişimin öncüsü hem de “merkez” refleksini yansıtan Yeni Şafak, bir kez daha bu sorumluluğunu yerine getirdi.
Çer-çöpler dışında, açık Türkiye düşmanları dışında, bu ülkeye kurşun sıkanlar dışında, kötü niyetli olanlar dışında, ne yapmaya çalıştığımızı bütün ülke anladı.
Ülkemizin birlikteliğine ve ortak geleceğine dair yeniden ahitleştik.
Biz bin yıldır yeminimizi hiç bozmadık. Ülkemizin yeminine sadık olduğuna bir kez daha şahit olduk.
Türkiye'nin tarih yapan ana omurgası sapasağlam yerinde. Bu zemin hiç sarsılmadı, sarsılmayacak.
Beş gün boyunca bize katılan, sözlerini paylaşan, Türkiye sevgisini aktaran bütün dostlarımıza teşekkür ediyorum.
Biz hep buradayız ve burada kalacağız.
Biz hep buralıyız ve buralı olacağız.
İbrahim Karagül/Yenisafak. 23 Ekim.2015
Biz bu yemini bin yıldır hiç bozmadık.
Sadece bu ülkede yaşayanların değil, coğrafyanın da anavatanıyız. Onlar için de fırtınalardan korunacak tek sığınak, kendini savunacak son kaleyiz. Birinci Dünya Savaşı sonrası İstanbul nasıl dağıtıldıysa, Osmanlı nasıl siyasi haritadan çıkarıldıysa,
24 Ekim 2015 Cumartesi 07:15
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.