Yakın tarihimizde “izm”lerden en kafa karıştırıcısı herhalde Gülenizm’dir. Gerçek bir tanımı hala yapılamadı. Artık “kötü bir şey” olduğu biliniyor. Onun dışında bir çerçeveye oturtulamıyor; çünkü belli bir ideolojik örgüye değil, bir şahsın o dönemki taktik-stratejik tercihlerine göre ilerliyor. Biz “kötü” olduğunu biraz geç fark edenlerdeniz.
Gerek Kemalizm gerekse Marksizm ile mücadelesi bilinen Muhsin Yazıcıoğlu birçok konuda bize rehberlik etti. Rahmetli ile 17 yaşımdan vefatına kadar acı tatlı hatıralarımız birikti. Çoğunu yazmamaya ve dile getirmemeye özen gösterdim. Fakat bazen kişisel PR çalışması bazen de tercih edilen tarafı kuvvetlendirme niyeti ile Yazıcıoğlu isminin sürekli kullanılması beni rahatsız ediyor. Bir kaç kelam da biz edelim...
Birlikte iki sefer gitmiştik Kosova’ya. Birinde, araçta seyir halindeyken dönemin BBP Genel Başkan Yardımcısı programımızda bulunan Kosova’daki “Türk okulu” ziyaretine itiraz etti. Gülen ve grubu hakkında çok sert ithamlarda bulunarak bu ziyaretimizin yanlış olduğunu söyledi. Rahatsız olmuştum. Bu konuya ulusalcılar gibi bakamazdık. Gayet net ve sert ifadelerle o kişiye kızmaya başladım. Rahmetli tartışmamızı yorum yapmadan dinliyordu. Kendisi de gençlik liderliği yapmış olan Muhsin Başkan için Ocak Genel Başkanları kendi yardımcılarından daha çok dikkate aldığı figürler olmuştur. Bir de üstüne şahsi ve ailevi yakınlığımız beni bu gibi tartışmalarda tabir-i caizse hep “torpilli” kılmıştı. Muhakkak bu tartışmada da beni tutacaktı. Ama öyle olmadı ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım. İkimizin de haklı yanlarının olduğunu ama diğer dostumuzun daha haklı olduğunu söyledi. Ona göre “Türk okullarını ziyaret, programda olmasaydı bile eklenmeli” idi. “O öğretmenlerle, bayrağımızı dalgalandıran o okullara uğramak gerekiyor” idi. “Ama bunca yılda çok şeyi anladım da bunların kime ve neye hizmet ettiğini anlayamadım. Bana çok yalan söylediler. Hep sineye çektik. Öyle vahşi bir kadrolaşma anlayışları ve öyle kapalı bir sistemleri var ki vicdani ölçüleri bile hiçe sayabiliyorlar. Ne dostlukları sahici ne düşmanlıkları, şimdikiler güveniyorlar ama hata ediyorlar, bunlarla da ileride kavga ederler, çünkü bu kadar güç de yetmiyor...” diyordu. Uzatmayalım, gerçekten hem tartışmada benim tarafımı tutmamasının nefsi rahatsızlığını, hem de iyi sandığımız bir yapıyı bu kadar eleştirmesinin üzüntüsünü yaşamıştım.
Vefatından sonra Mavi Marmara’ya bindik ve gerisini biliyorsunuz. “Rahmetli az bile söylüyormuş” noktasına geldik. Sonrasında 7 Şubat, 17 Aralık, Selam Tevhid, vs...
Biz sağlığında da vefatından sonra da rahmetli üzerinden rant devşirenler kadar “yetenekli” olamadık. Bundan sonra da bu konulara girmek niyetinde değilim. Fakat tarihe not düşmek istiyorum. O, neredeyse Gülenci göstermeye çalıştığınız, profil resimleri yaptığınız, arzu ettiğiniz istikamette kullandığınız Muhsin Başkan sizin yansıttığınız gibi bir adam değildi. Marksizme de Kemalizme de başkalarından önce tavrını koyan Yazıcıoğlu’nun son döneminde Gülenizme tavrı da bellidir. Buna hem ben, hem de tüm yakın çevresi şahittir.
Diriliş Postası.Eyüp Gökhan Özekin.
Artık o güzel adamı rahat bırakın
Yakın tarihimizde “izm”lerden en kafa karıştırıcısı herhalde Gülenizm’dir. Gerçek bir tanımı hala yapılamadı. Artık “kötü bir şey” olduğu biliniyor. Onun dışında bir çerçeveye oturtulamıyor; çünkü belli bir ideolojik örgüye değil, bir şahsın o dönemki tak
20 Eylül 2015 Pazar 18:47
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.