Hani bir zamanlar “Mescit Kuşu” olarak adlandırılan bir Sahabi vardı.
Öyle ki, bu Sahabi her zaman herkesten önce mescide gelir ve vaktinin çoğunu mescitte ibadetle geçirirdi.
Bunun için kendisine “Mescit Kuşu” denmişti.
Evet, bu “Mescit Kuşu” Salebe'ydi.
İşte Salebe bir gün Allah Resulünün (a.s.m.) huzuruna geldi ve kendisinden dua istedi.
Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın bana çokça mal vermesi için dua eder misiniz? Böylelikle hayırda bulunur, muhtaç olanların yardımına koşarım, diyince Peygamber Efendimiz (a.s.m.):
Şükrünü yerine getirebildiğin az mal, yerine getiremediğin çok maldan hayırlıdır ey Salebe! buyurdu. Bu söz Salebe'ye o anda yeterli geldi ve Peygamber Efendimize (a.s.m.) hak vererek oradan ayrıldı. Aradan bir müddet geçtikten sonra Salebe tekrar Efendimizin (a.s.m.) huzuruna çıktı ve yine zengin olması için Allah'a dua etmesini istedi. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) daha önce verdiği cevabı yineledi. Salebe tekrar tasdik ederek ayrıldı. Fakat bu olay üçüncü kez de tekrar etti.
Ey Allah'ın Resulü! Allah'ın bana çokça mal vermesi için dua edin, diyince Peygamber Efendimiz (a.s.m.), Salebe'nin bu isteğini yerine getirdi ve kendisine dua etti.
Bir müddet sonra Salebe'nin malları gittikçe artmaya başladı. Fakat bir zamanlar herkesten önce namaza gelen Salebe, artık namazlara geç gelmeye başladı, hatta bazen yetişemez oldu. Zamanla vakit namazlarını arada bir aksatır oldu. Hayvanların çokluğundan dolayı, bunlarla ilgilendi ve vakit namazlarına hiç gelmez oldu. Sadece Cumadan Cumaya namaza gelir oldu. Ve maalesef bir müddet sonra Cuma namazına da gelmez oldu. Mescit Kuşu artık mescide uğramaz olmuştu.
Bir müddet sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.), zekât memurlarını Salebe'ye gönderdi ve sahip olduğu malın zekâtını göndermesini istedi. Fakat Salebe çok çirkin bir söz etti.
Bu yaptığınız düpedüz haraç istemektir, diyerek mal hırsının gözünü nasıl kör ettiğini dile getirmiş oldu. Bunu duyan Sahabiler şok oldular. İster istemez “Bu nasıl olur? Bu bizim bildiğimiz Salebe olamaz!” demekten kendilerini alamadılar.
Gelip durumu Efendimize (a.s.m.) arz edince, Peygamber Efendimiz (a.s.m.) çok üzüldü ve,
Salebe'ye yazık oldu, buyurdular.
Evet, Salebe'ye yazık olmuştu. Çünkü şükrünü eda edebildiği az mala kanaat etmemiş, fazlasını istemişti. Şükrünü eda edemeyince kendine yazık etmişti.
Bunun üzerine hemen ayet nazil oldu.
“Bir de onlardan, 'Eğer Allah lütuf ve ihsânıyla bize verecek olursa biz de muhakkak ondan bağışta bulunur ve salih kimselerden oluruz' diye Allah'a söz verenler vardır.
“Allah lütuf ve ihsanıyla onlara zenginlik verdiğinde ise, cimrilik ettiler ve sözlerinden döndüler. Zaten onlar yüz çevirmeyi âdet edinmişlerdir.
“Allah'a verdikleri sözden döndükleri ve yalan söyleyip durdukları için, Allah da, bu hareketlerinin akıbetini, Kendi huzuruna çıkacakları güne kadar kalplerinde kalacak bir nifaka çevirdi.” (Tevbe Sûresi, 7577)
Salebe bunu duydu ve kendi bu tavrından dolayı pişman oldu. Allah Resulünün (a.s.m.) huzuruna çıktı ve zekâtını vermek istedi. Fakat Peygamber Efendimiz (a.s.m.) “Allah senin malını kabul etmiyor” diyerek Salebe'yi geri çevirdi.
Kısa bir süre sonra Peygamber Efendimiz (a.s.m.), dünyadaki görevini tamamladı ve Sevgililer Sevgilisinin sevgisine ve rahmetine kavuştu.
Peygamber Efendimizin (a.s.m.) vefatından sonra seçilen ilk halife Hz. Ebu Bekir oldu. Salebe zekâtını Hz. Ebu Bekir'e (r.a.) getirerek kabul etmesini istedi. Fakat Hz. Ebu Bekir, “Allah ve Resulünün kabul etmediği zekâtı kabul etmek benim haddim değildir” diyerek bu zekâtı alamayacağını belirtti. Salebe yine pişman bir vaziyette oradan ayrılmak zorunda kaldı.
Hz. Ebu Bekir'in vefatından sonra Hz. Ömer halife olarak seçildi. Salebe belki kabul eder düşüncesiyle, zekâtı Hz. Ömer'e getirdi. Fakat Hz. Ömer de, “Allah, Resulü ve halife Ebu Bekir'in kabul etmediğini ben de kabul edemem” diyerek Salebe'yi geri çevirdi.
Salebe zekâtını, üçüncü halife olan Hz. Osman'a da getirdi, fakat o da kabul etmedi ve Salebe'ye yazık oldu!
Evet, Salebe'ye yazık oldu. Önceden Sahabiler arasında gıpta ile konuşulan ve “Mescit Kuşu” olarak adlandırılan Salebe, şükrünü eda edemeyeceği kadar mal istedi ve elde ettiği bu mal, onun mal imtihanını kaybetmesine neden oldu.
Dikkat edilirse, Salebe'nin mal elde etmesi bir anda olmamış, bir süreç dâhilinde olmuştur. Bu malı kendisinin kazandığını zannetmesine, bir bakıma, bu süreç sebep olmuştur. İnsanın kendisini mal sahibi sanmasında bu özelliğin çok belirgin bir yeri vardır. Çünkü insan bu süreç içerisinde gaflete dalabiliyor. Gaflet yavaş yavaş kişiyi sarıyor, zamanla kişiyi tamamen yutuyor, fakat kişi farkında olmuyor. Öyle ki, çok sevdiği Allah Resulü zekât elçilerini gönderdiği zaman, hiç tereddüt etmeden geri çevirebiliyor.
Gaflet ise zamanla dünyayı elde etme hırsına dönüşüyor. Bundan dolayı kişi kendisini ön plana çıkarmaya başlıyor. Malların asıl sahibinin kendisi olduğunu sanabiliyor. Yani insan kendisini devamlı içerisinde bildiği ve uğraştığı için, kendisi kazanıyor sanıyor. “Bu Allah'ın ihsanıdır” demiyor; belki “Ben çalışarak elde ettim” diyor. Bu da Kur'ân'da anlatılan ve kendisini çok öven Karun'a benzemek demektir. Oysa Kur'ân Karun'u hiç övmüyor.
Öne Çıkanlar
Ekremimamoğlu•
Allahtan korkmuyoruz•
Rotschild ailesi•
fevzi çakmak hazin sonu•
haber7•
Mescit Kuşu olarak adlandırılan bir Sahabi vardı.
Hani bir zamanlar “Mescit Kuşu” olarak adlandırılan bir Sahabi vardı. Öyle ki, bu Sahabi her zaman herkesten önce mescide gelir ve vaktinin çoğunu mescitte ibadetle geçirirdi. Bunun için kendisine “Mescit Kuşu” denmişti. Evet, bu “Mescit Kuşu” Salebe'y
21 Ağustos 2015 Cuma 14:51
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.