Aslında Rukiye Hanım Atatürk'ün üvey kardeşiydi. Kendine manevi evlat yaptı. Zübeyde Hanım'ın evlatlığı Vasfiye Hanım ile Fransızca öğretmeni Tahsin Çukurluoğlu'nun kızları olan Ülkü Hanım (Adatepe) da Atatürk'ün evlatlığı oldu.
Yani Ülkü Hanım'ın annesi Vasfiye Hanım Zübeyde Hanım'ın evlatlığıydı, kendisinde Mustafa Kemal'in evlatlığı oldu. Ülkü Hanım ilk evliliğini kiminle yaptı?
Manevi evlatlardan Sabiha (Gökçen) Hanım'ın amcasının oğlu üsteğmen Fethi Doğançay ile. Bu evlilikten iki çocuk dünyaya geldi ama kısa sürdü.
Ülkü Hanım, Fethi Bey'le evliyken gönlünü bir Musevi gence kaptırdı. Hemen eşinden boşandı. İkinci evliliğini tüccarlık yapan Musevi asıllı Yeşua Bensusen'le yaptı...!
Bu evlilik büyük tepki topladı. Atatürk'ün kızı bir Yahudi'yle evlenemezdi! Tepkiler üzerine Yeşua Bensusen adını Yaşar Bensu olarak değiştirdi.
Ama nikahtanda da vazgeçmediler. Milli Türk Talebe Birliği Atatürk'ün miras haklarının Ülkü Hanım'dan alınması için gösteriler yaptı...
Tepkiler hem Atatürk'ün kızının bir Musevi'yle evlenmesi hem de kendinden genç bir gençle evlenmesi yüzündendi. Neyse konumuz bu değil...! Zehra Aylin'e gelelim. Atatürk onu bir Dar-ül Eytam (yetim) yurdu ziyaretinde tanıdı.
Yetim çocuklardan 8-9 yaşındaki bir kız çocuğu dikkatini çekmiş ve bu kara kaşlı kara gözlü bu kıza adını sormuştu. Küçük kız Zehra diye cevap verdi. Atatürk 'benimle gelir misin' diye ekledi.
Zehra başını öne eğdi. Atatürk'ü tam olarak tanımıyordu. Olur, diye mırıldandı. Zehra Aylin için ondan sonra Çankaya günleri başladı.
Babasını Çanakkale savaşında kaybetmişti. Babasının adı Mehmet’ti. Amasyalı'ydılar. Zehra Aylin babasını hiç hatırlamıyordu.
Çankaya'da diğer evlatlıklar arasında en çok Rukiye (Erkin) ve Sabiha (Gökçen) ile anlaşıyordu. İçine kapanık biraz da dalgın bir yapısı vardı. İlkokulu Çankaya Köşkü'nde okudu. Orta eğitim için Atatürk'ün isteği üzerine Arnavutköy Kız Koleji'ne gönderildi.---